Hoşgeldiniz  

Avukattan ‘Gezi 30 Mayıs’ta Değil, 31 Mart Vakasıyla Başladı’ Savunması

SEMİH KÖKEN | 23 Haziran 2015 | Antalya Haber, Yaşam A- A+

Antalya‘da 31 Mayıs- 3 Haziran 2013 tarihleri arasında Gezi Parkı eylemleri nedeniyle Çallı Kavşağı’ndaki protesto gösterilerine katılanlardan 185 kişinin yargılandığı davada 35’inci duruşma tamamlandı. 13’üncü Asliye Ceza Mahkemesi‘nde 185 kişiden ifade vermeyen son 3 kişiden birinin daha dinlendiği ve 2 kişiye hiç ulaşılamadığı için dosyaları ayrıldı. Gezi davasının 35’inci duruşmasına katılan avukatlar ve sanıklar son savunmalarını yaptı.

Adliye konferans salonundaki duruşmada, davanın önceki hakiminin başka bir göreve atanması nedeniyle görevlendirilen hakim Faruk Bildirici ilk kez başkanlık etti. Duruşmaya 21 avukat, 14 sanık katılırken, CHP Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara da izledi.

GURURLA BERAATINI TALEP ETTİ

Sanıklardan Murat Özparlak ve Dilara Yılmaz Öztürk‘ün avukatı Baştuğ Çalışır, suça konu kesin ve inandırıcı deliller olmadığını belirterek, “Siyasi hayata geçecek bir davanın avukatı oluyorum. Böyle bir davanın tarafı olan müvekkillerimin beraatını gururla talep ediyorum, müvekkillerimizin beraatından başka bir talebimiz bulunmamaktadır” dedi.

‘MİLLETİN POLİSİ GİBİ DEĞİL AKP‘NİN POLİSİ GİBİ’

Anayasa ve AİHM kararlarına göre bu tür gösteri ve yürüyüşlerin şiddet içermediği sürece suç sayılmadığını belirten sanık Semih Büyüktosun’un avukatı Mustafa Erkul, Çallı’daki şiddet olaylarının sebebinin tamamen kolluk kuvvetleri olduğunu söyledi. Erkul, “AKP il başkanlığını korumak adına polis milletin polisi gibi değil AKP‘nin polisi gibi hareket etmiştir. 2’nci Çocuk Mahkemesi’nde yargılanan ve beraat eden müvekkilim hiçbir olaya karışmamasına rağmen ara sokaklardan evine giderken polis tarafından darp edilmiştir” iddiasında bulundu.

KOPYALA YAPIŞTIR İDDİANAME

Sanık Özgür Özcan’ın avukatı Özlem Demirok Uçal, tüm sanıklar açısından suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığını söyledi. İddianamenin çok özensiz hazırlandığını belirten Uçal, toplu dosyadaki bir kısım olayların ‘kopyala yapıştır’ suretiyle müvekkiline de atfedildiğini kaydetti. İddianamenin çok düzensiz olduğunu anlatan Uçal, “Antalya’da olmayan olaylarla müvekkilim hakkında dava açılmıştır. Müvekkilimin Cumhuriyet Meydanı’nda gündüz saatlerinde hiçbir şekilde suç unsuru işlenmeyen bir görüntüsü mevcuttur” dedi.

Sanık avukatlarından Nilgün Gürbüz ise yargılama sırasında yargıç değişikliğinin hukukun evrensel ilkelerine ters düştüğünü söyledi. İddianamenin düzensiz olduğunu da belirten Gürbüz, hangi sanığın hangi polise mukavemet ettiği, hangi olaya karıştığı yönündeki ilkelerin ihlal edildiğini savundu.

‘GEZİ’NİN BAŞLANGICI 31 MART VAKASI’

Anayasa Mahkemesi‘nin ‘İnsanların toplanma haklarını engellediğiniz zaman 2911 sayılı yasaya siz muhalefet etmiş sayılırsınız’ şeklindeki kararını mahkemeye sunan sanık avukatlarından Mehmet Taylan Karakum, Gezi eylemlerinin 30 Mayıs 2013’te değil, 1909 yılında yaşanan ’31 Mart Vakası’yla başladığını söyledi. Mustafa Kemal Atatürk‘ün Yıldırım Ordular Komutanı olarak İstanbul‘daki gerici ayaklanmaları bastırmakla görevlendirildiğini söyleyen Karakum, şöyle dedi:

“İsyanın en kanlı bölümü Topçu Kışlası’nda yaşandı. Bağ bıçağıyla insanların gırtlağını kesen gericiler, birçok askeri şehit etmiştir. Bu şehitler adına yapılan Türkiye‘deki ilk şehitlik, Abidei Hürriyet Anıtı’dır. Bu anıt halkın kullanımına kapatılmıştır. ÇağlayanAdliyesi’ndeki görevli hakim ve savcıların çay-kahve içtikleri seyir terasına dönüşmüştür. 31 Mart vakası sonrasında Topçu Kışlası kalıntıları yıkılmış ve bugün Gezi Parkı olarak bilinen, İstanbul‘un göbeğinde canlıların dinlenmesi, birbiriyle kaynaşmasına imkan tanıyan yer haline getirilmiştir. 1881’de doğan dahi çocuğun yıllar önce öngördüğü dahili ve harici bedhahlar ısrarla ‘Taksim‘e bir cami yapacağız’ diretmesinde daima mutabık kalmışlardır. Bugün Cumhurbaşkanlığı makamında bulunan dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın bir diğer sıfatı da çok uzun yıllardan bu yana Taksim‘e Cami Yaptırma Vakfı başkanlığıdır. Bu ısrar büyükşehir belediye başkanlığından bu yana devam etmiş,İstanbul‘daki pek çok davaya konu olmuştur. Mesele bir başbakanın kendi halkına karşı 3-5 çapulcu ve bu halkın ata saydığı kişiye karşı ‘2 ayyaş’ nitelemesinden kaynaklanmıştır.”

GEZİ SİYASİ BİR OLAY

Davanın siyasi yürütüldüğünü savunan avukat Bilal Doğan ise Gezi’nin bir siyasal olay, davanın da siyasal bir dava olduğunu söyledi. Gezi’nin bir isyan ve milyonlarca insanın yaşamlarına ve özgürlüklerine yapılan müdahaleye karşı yapılan onurlu bir yanıt olduğunu belirten Doğan, “Son derece meşrudur aynı zamanda meşru müdafaadır. Öncelikle müvekkilim ve daha sonra tüm sanıklar adına beraat talep ediyoruz” dedi.

İBRETLİK DAVA

Davanın ibret davası olduğunu belirten avukat Lider Tanrıkulu, dönemin iktidarının Anadolu topraklarına Ortadoğu’nun karanlık yüzü olan ‘ibret’ müessesesini getirdiğini söyledi. Tanrıkulu, buradaki tüm sanıkların diğer göstericilere ibret olsun diye polisten dayak yediğini, sorgulara maruz kaldığını ve yargılandıklarını kaydetti. Tarihin, Gezi’yi tüm diğer kalkışmalar gibi en güzel kahramanlarıyla anacağını anlatan Tanrıkulu, hukukun üstünlüğünü temsil eden Antalya 13’üncü Asliye Ceza Hakimliği’nin vereceği kararın tarihe bir duruş olarak geçeceğini belirtti.

25 KLASÖRLÜK DOSYA

Toplantı Gösteri ve Yürüyüş Kanunu’na muhalefet ile görevli memura mukavemet suçlarından 185 kişinin yargılandığı davanın hakimi Faruk Bildirici, 25 klasörden oluşan dava dosyasını incelemek için süre istedi. Karar duruşması olarak beklenen 35’inci duruşma hakimin dosyayı inceleyecek olması nedeniyle ertelendi.

Etiketler:

EN SON HABERLER

© 2020 KEMER HABER Tüm Hakları Saklıdır ~ İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Reklamı Gizle
Reklamı Gizle