Hoşgeldiniz  

KEMERDE AK PARTİ GERÇEĞİ HÜSEYİN SOYDABAŞ KONUŞTU :

Semih Köken | 05 Şubat 2016 | Gündem, Kemer Güncel, Siyaset, Yaşam A- A+

KEMERDE AK PARTİ GERÇEĞİ HÜSEYİN SOYDABAŞ KONUŞTU :

AK PARTİ KEMER’DE NEDEN KAZANAMIYOR..?

KEMER AK PARTİDE İLÇE BAŞKANLIĞI YAPMIŞ BÜYÜK İSİM HÜSEYİN SOYDABAŞ   TOSUN ÜLGEYE  KONUŞTU :

2004 yerel seçimlerinden beri AK Parti Kemer’de kazanamıyor. Bunun nedenlerini AK Parti kurucu üyelerinden ve AK Parti eski ilçe başkanı Hüseyin Soydabaş ile değerlendirdik. Hüseyin Soydabaş, AK Parti’nin 2004’te neden seçimi kaybettiğini anlatarak, o dönem neden ilçe başkanlığından istifa ettiğini dile getirdi. 2004 yılı yerel seçimler sürecini beraber yaşadığımız Hüseyin Soydabaş, 2004 yerel seçimlerinde parti içi muhalefetlerden dolayı AK Parti’nin seçimi kaybettiğini söyledi. Soydabaş 2004 yılında istifa etmesinin sebebi olarakta Mustafa Gül’ün aday gösterilmediğinden dolayı olduğunu ifade etti. Ayrıca Soydabaş, Kemer’in hizmet alabilmesi için iktidar partisinden bir belediye başkanının olması gerektiğinin altını çizdi.

İktidar Partisinin imkânları Kemer’e yansımadı…

Bunun müsebbibi de İktidar Partisi. Çünkü seçilebilecek bir aday üzerinde uzlaşamadı…

Telefon ile aradı ve randevu istedi her zamanki nezaketiyle. Uzun zamandır görmediğim ve çok sevdiğim bir ağabeyi göreceğim için memnuniyetle kabul ettim bu talebi. Ona soracağım o kadar çok şey vardı ki.

Bir anda onu çok özlediğimi hissettim. Haksızlığa başkaldırısı olmasa bambaşka yerlerde olabilirdi ve belki de onunla birlikte Kemer’de bambaşka yerlerdeydi şimdilerde…

Zil çaldığında kapıyı açtım ve hasretle sarıldım. Bir zamanların Kemer Tekel Toptan Satıcısı, Kemer’in tabiriyle Tekel Müdürü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı o yıllarda Kemer’e ve Ak Parti İlçe Binasına getirebilmiş ve ona Kemer ile ilgili brifing vermiş tek İlçe Başkanıydı o.

İlçe Yönetimi onun istediği kişiyi aday yapmamakta direndiğinde “Kemer’de belediyeleri kaybeden ilçe başkanı olmaktansa hiç olmamayı tercih ederim” diyen ve istifasını sunan, uzun zaman Kemer Hâkimiyet Gazetemize köşe yazıları yazan Hüseyin Soydabaş karşımdaydı.

Yıllar çok şey götürmüş olsa da gülüşü hep aynıydı. Geçmişe dönük bir sürü belge, doküman ve fotoğraflarla gelmiş, başlığında iri puntolarla ‘Kemer’de Gül operasyonu’ yazılı Hürriyet Akdeniz ekini bana doğru sallayarak “Ak Parti Mustafa Gül’e hakkını teslim etmeli” diyordu.

Adet olduğu gibi buyur ettim ve başladık sohbet etmeye.

* Ağabey. Nasılsın, nerelerdesin, neler yapıyorsun?

* İzmit, Ankara, Antalya… Çok uzun zamanım Antalya’da geçti aslında. Namerde muhtaç olmamak için çalışıyordum.

* Sağlığın nasıl, bildiğim kadarıyla birkaç ameliyat geçirmiştin?

* Sağlığım Kemer’in durumu gibi. Yazın hiç kış olmayacakmış gibi bir curcuna ve umursamazlık, kışın hiç yaz gelmeyecekmiş gibi bir karamsarlık. Şimdi buradayım ve seni gördüğüm için mutluyum.

* Kemer’e niye gelmiyorsun?

* Aslında Kemer’e sıkça geliyor bazı arkadaşlar ile görüşüyordum. Geçenlerde uzun zamandır ötelediğim geçmiş ticari davalardan biriyle ilgili yine geldim. Antalya’da biten bir davadan sonra Kemer Adliyesi’nde de bir ifade verdim, hür bir nefes aldım ve Kemer’i özlediğimi hissettim.

* Kemer’e ilk olarak hangi yıl gelmiştin?

* 1996 yılında Kemer Tekel Müdürlüğü envanterini teslim almış ve Kemer Tekel toptan Satıcısı olmuştum. Sonrası ise bildiğin gibi, önceleri ticaret, sonrasında siyaset, bir varmış, bir yokmuş…

* Burası senin yazı ürettiğin, çalıştığın, hatta geçmişte kaldığın bir yer ve başımın üzerinde yerin var. Ama neden elinde bu kadar evrakla buralardasın?

* Uzaklarda olsam da Kemer benim için bir Vatan. Yıllarım burada geçti ve kopmayacak bağlarım var. Ben girerken de söylediğim gibi bir gazetede gördüğüm haber üzerine “Ak Parti Mustafa Gül’e hakkını teslim etmeli” demeye ve geçmiş bazı noktalar hakkında bende saklı olanları arz etmeye geldim.

* Buyur Ağabey söz senin.

İktidar Partisi Belediye Başkanı tarafından yönetilmek her kentin hakkıdır…

* Tam olarak anlaşılması için biraz uzun anlatacağım. Ama şunu bilin ki iktidarda hangi parti olursa olsun İktidar Partisi’nin Belediye Başkanı tarafından yönetilmek her kentin hakkıdır, bilhassa bir turizm kenti ve seçmenleri buna daha fazla dikkat etmelidir. İki kere iki dört olduğu gibi bu da böyledir. İktidar belediyesi isen hizmet daha fazladır. Şimdi gelelim hikâyemize…

* Tamam, Ağabey ara sıra çayını da iç ama.

* Ak Parti’nin kurulduğu yıl İzmit’ten bir kardeşim aradı ve ‘Kemer İlçe Başkanı olarak Mustafa Bilici adında bir kişiye görev verildi, yazısı yazılacak, diğer referanslar iyi. Sen nasıl tanıyorsun’ dedi. ‘Tekel’e ait yakıtımı ondan alıyorum. Kemer de adı ve sözü geçen bir bey, o kabul ediyorsa siz de kabul edin’ dedim. Beş dakika kadar sonra ‘O zaman git kendisine Hayırlı olsun de ve yardımcı ol’ dedi…

* Ak Parti daha kuruluştan kılı kırk yarıyormuş yani.

* Kırk yarmak yetmemiş ama gördüğün gibi. Ben Sayın Mustafa Bilici’ye ‘Hayırlı olsun, üzerime düşen nedir’ demeye gittim. Onun teklifi ile bir anda kendimi aktif siyasetin içinde buldum. Birkaç gün sonra Mali İşlerden Sorumlu İlçe Başkan Yardımcısı olarak görevim tebliğ edildi.

* Tüm Kemer karşı çıkmıştı o zaman Bilici’nin bu yönde kararına.

* Evet, hatta o İlçe Başkanı olmasaydı Ak Parti’nin ofis bulması bile zordu Kemer’de. Çünkü Kemer’de yaprak bile bazı güçlerin oluru ile kımıldıyordu.

* Daha sonra istifa etti ama.

* Yönetimi kurduk ve ağır aksak ilerliyoruz. Sayın Bilici beni Yaşar Mamati Bey İle tanıştırdı ve ‘Birkaç gün sonra Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan’dan randevu alınacak. Beraber oraya gideceğiz’ dedi.

* Yaşar Mamati Amca nerede şimdi?

* Güneysu’da. Telefon ile görüşüyoruz. Havalar ısınsın yanına gideceğim. Herkese ve tüm Kemer’e selamı var.

* Aleykümselâm. Sen de selamlarımızı ve sevgilerimizi ilet. Sonra ne oldu?

* Bir sabah Ankara yoluna düştük. Sözde randevuluyuz. Genel Merkez’e vardık. Yaşar Mamati Beyi gören yolu açıyor. Genel Başkanlık katına çıktık. Daha 2002 Genel Seçimleri yapılmamış, hatta daha Anayasa Kitapçığı ortalığa atılmamış. Tayyip Bey bir yabancı televizyon ile röportaj yapıyor. Danışman geldi, Yaşar Mamati’yi kucakladı ve ‘Hayrola Mamati’ dedi. ‘Eyvah’ dedim kendi kendime, randevu alınmamış.

* Alınmamış mı gerçekten?

* Danışmandan alınmamış. Tayyip Beyi aramış. O da ona ’ne zaman isterseniz gelin’ demiş. Danışman ‘Bir sorayım, akşama kadar boş vakti yok ama’ dedi. Bilici’nin yüzü düştü ama Mamati muzip çocuklar gibi gülüyordu.

* Sonra ne oldu?

* Ne olacak bir telaş başladı personelde, biraz sonra büyük bir salon açıldı ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan bizi ayakta karşıladı. Mamati savaşı kazanmış komutan edası ile hala gülüyordu.

* Yani Mamati bu kadar etkiliydi. Öyle mi?

Recep Tayyip Erdoğan; “Kemer benim bildiğim, sevdiğim bir yer. Senden beş belediye başkanı istiyorum”

* Evet, eğer o günlerin Kemer ve Antalya Ak Parti Yönetimi içinde bulunan bazı kişiler biraz vizyon sahibi olsaydı ve Mamati Ailesi’ni kıskanmak yerine Kemer adına kullanmayı tercih etseydi Kemer şimdi bu halde olmazdı. Ben Tayyip Bey ve Mamati Ailesi’nin bu yakınlıklarını onlarca kez gördüm. Başbakan’ın oğlunun düğününde bulundum. Bunun dışında birçok defa kendisi ile randevusuz görüştük. İlçe Başkanı olduğumda bana özel telefonunu verdi ve “Kemer benim bildiğim, sevdiğim bir yer. Burada senden beş belediye başkanı istiyorum” dedi. Ben de bunun için mücadele ettim.

* Ama olmadı değil mi?

* Neyse dönelim kronolojik anlatımıma. Genel Başkan o gün Yaşar Mamati ile Rize, Güneysu’dan başlayan, Kasımpaşa ve Cezaevi anılarıyla devam eden birçok anıyı paylaşarak bizleri motive etti. Hepimizle tek tek konuştu. Ben kendisine ‘Efendim ben Kemer de hem alkol satıyorum hem de partimizin propagandasını yapıyorum. Alkol işi benim geçim kaynağım. Partiye ve şahsınıza zarar verecekse görevimden ayrılayım’ dediğimde bana. ‘Alkol benim inancım gereği tasvip etmediğim bir olay diğer yandan ülkenin de gelir kaynağı. Her ikisine de sen istediğin kadar devam edebilirsin’ dedi ve bu konuyla ilgili sorular sordu.

* Bayağı uzun kalmışsınız yanında.

* Evet, iki randevusunu daha geç saatlere kaydırarak uzun bir sohbet ortamı sağladı ve bizleri öperek Kemer’e selamlar söyleyerek kapıya kadar uğurladı. Çıktığımızda Mustafa Bilici Bey ağzı kulaklarında şöyle diyordu. ‘Tuttu bu iş adamım. Ben Özal ile de tanıştım. Böyle vizyon görmedim. Yaşar Amca (!) daha yapacak çok işimiz var. Sen başımın tacısın ve bana çok lazımsın’

* Ama sonu gelmedi.

* Bunu bu kadar uzun anlatmamın nedeni Yaşar Mamati ve Tayyip Erdoğan yakınlığını göstermek içindi. Sayın Bilici daha sonra kendince bir sebep ile istifa etti ama daha sonraları bu sebebi çürüterek Ak Parti’den adaylık beklentisi içine girdi ve hatta resmen de başvurmuştu yanlış hatırlamıyorsam.

* Sen nasıl İlçe Başkanı oldun?

* Zamanın gazete ve televizyonlarında “Ak Parti çöküyor” şeklinde birinci sıradan yer bulan Sayın Bilici’nin istifasının ardından Yaşar Mamati Bey aradı ve bana. ‘Genel Başkanımızın selamı var. Seni İlçe Başkanı olarak görmek istiyor. Kabul edersen çok memnun olacak’ dedi ve göreve geldim.

* Bu bir atamaydı değil mi?

* Evet, daha sonra İlçe Kongresinde tek liste ile aday oldum ve yeni yönetimimize yeni yüzler alarak devam ettik.

* Yönetim ile nasıl ters düştün?

* Bir gün o günlerin Ak Parti Antalya İl Başkanı Rahmetli Hamza Taş Bey aradı ve bana ‘Yaşar Mamati Bey ile beni görüştürsene’ dedi. O günlerde her gün Yaşar Mamati Bey ile beraberiz ve Kemer Belediyeleri için “Nasıl beşte beş yaparız” onu görüşüyoruz ve seçimler için Kemer’e Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı getirmeyi planlıyoruz. Hatta bu konuda kendisine de bilgi ilettik. Kesin olmamakla birlikte söz aldık.

* Görüştürdün mü Yaşar Mamati Bey ile Hamza Beyi?

Zamanın Ak Parti Antalya İl Başkanı (Rahmetli) Hamza Taş; “Hâlihazır belediye başkanları veya daha önceki belediye başkanları ile görüşebilir ve onlara adaylık teklif edebilirsiniz”

* Ne zaman isterseniz dedim ve ertesi gün Korkuteli İlçesinde buluşturdum. Özel görüştüler. Daha sonra Yaşar Bey ve Hamza Bey benim arabamda Antalya’ya doğru yola çıktık. Yolda kendisine ‘Yerel seçimler ile ilgili aday belirlemede nasıl bir yol izleyebilirim’ diye sordum. Kendisi bana ‘Küçük ilçe ve beldelerde hâlihazır belediye başkanları veya daha önceki belediye başkanları ile görüşmemizi ve uygun bulduğumuza teklif etmemizi’ söyledi.

* Yani bir çeşit sözlü talimat öyle mi?

* Aynen öyle. Ben de bunun üzerine yönetimi topladım. Bu talimatı ilettim. Bu anlamda Başkan Yardımcım Zafer Yaman hâlihazır Tekirova Belediye Başkanı Yusuf Uras ile görüştü, daha sonra ben görüştüm, daha sonra İl Başkanımızı ziyarete gittik ve bu süreci sonlandırdık. Artık Yusuf Uras Ak Partiliydi.

* Kemer için durum nasıl işledi?

* Kemer için İl Başkanı Hamza Taş Beyin talimatı üzerine önce hâlihazır belediye başkanı Hasan Şeker Bey ile olmazsa daha sonra Mustafa Gül Bey ile görüşme konusunda İlçe Yönetimi ile fikir birliği yaptık. Vardığımız mutabakat gereği bir resmi bayram töreni sonrası İlçe Başkanı olarak ben, yanımda Başkan Yardımcım Zafer Yaman ve Yönetim Kurulu Üyem Halim Altun ile birlikte Hasan Şeker Beyle Hannower Paşa Restoran da çay içtik, sohbet ettik ve teklifimizi ilettik.

* Ne cevap aldınız?

* Kendisi ‘Ak Parti’nin bir geleceği olmadığını ve partisinden ayrılmayı düşünmediğini’ söyledi.

* Daha sonra neler oldu?

* Bunun üzerine vardığımız mutabakat gereği Mustafa Gül Beye gitmemiz gerektiğini söyledim. Zafer Yaman ve Halim Altun ilk defa yan çizmeye başladılar ve bunu benim üzerime yıkarak bu görevden kaçtılar. Benim fazla vaktim yoktu. Adayımı belirlemeli ve Tekirova dışındaki diğer beldeler için İlçe Adayımız ile yol almalıydık. Bu minval üzerine Sayım Mustafa Gül Beye teklifimi yaptım. Bana ‘Şeref duyarım. Siz formaliteleri hazırlayın ben kabulüm’ dedi…

* İlginç Hasan Şeker ‘reddediyor’ daha sonraki yıllarda aday yapılıyor, Mustafa Gül ‘kabul ediyor’ ama aday olamıyor.

* İşte bunun için buradayım ve bir hakkın teslim edilmesini istiyorum. Ben bu teklifleri şahsım adına değil, mensubu olduğum parti adına ve Rahmetli İl Başkanım adına yaptım.

* Daha sonraki süreçte nasıl gelişti olaylar?

* Sayın Mustafa Gül’ün cevabını öğrenen yönetim kurulu arkadaşlarımdan bazıları bunu sevinçle karşılarken bazıları da tepki koydular ve şiddetle karşı çıktılar. Hatta ‘ Mustafa Gül adı yönetimde oylanamaz’ diye kulisler yapmaya ve Sayın Gül’ü sevinçle karşılayanları etkilemeye uğraştılar.

* Neden karşı çıkmışlardı sana göre?

* Herkesin ayrı bir sebebi vardı ama tek niyetleri Mustafa Gül adını silmekti. Hatta yönetim kurulu görüşmelerimizin cep telefonu ile birilerine dinletildiğini öğrendim sonradan. Yani birçoğunun ipi başka bir siyasetçinin elindeymiş. Sebep olarak söyledikleri şey ise Sayın Gül’ün yaşadığı ve bunu gururla haykırdığı, reddetmediği, sahiplendiği ‘Sevdası’ idi. Yani Neşe Gül Hanımefendi…

* Sen nasıl savundun Mustafa Gül’ü?

O seçimlerde merkezi idare ile yerel idare gücünü birleştirebilseydik Kemer şahlanmış olurdu…

* Ben “Herkesin bir özel hayatı olduğunu, bunun bu toplantılara konu edilmemesi gerektiğini, zaten Mustafa Gül’ün bunu gizlemediğini ve sahiplendiğini, hâlihazır nikâhlı eşi ile ayrıldığında bu sevdasını resmiyete dökeceğini, buna saygı göstermemiz gerektiğini” söyledim öncelikle. Ardından da “Mustafa Gül adının verdiği etki ile Kemer İlçe Belediyesi ve beldelerinin Ak Partili olacağını ve merkezi idare ile yerel idare gücünün birleşmesi ile Kemer’in şahlanacağını, bunun Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan Beyin de bana bir emir olarak ilettiğini” söyledim. Ama birkaç ay önce kendi seçtiğim yönetim kurulumda gittikçe azalan bir etkim olduğunu gördüm. Çünkü almış oldukları beni yok etme talimatı kesindi.

* Kimlerdi bu talimatı verenler ve bu talimatı yerine getirenler?

* Talimat verenlerin başında Yusuf Uras geliyordu. Bunun sebebini birkaç gün sonra Tekirovalı müşteri-satıcı ilişkilerim olan bir yakını bana şöyle izah etti. “Yusuf senin ipini çekti ve bunun için Teoman Kara’yı görevlendirdi Soydabaş. Bunun iki sebebi var. Birincisi Yusuf kendisinden akıllı hiç kimse ile çalışmaz. İkincisi ilçede kendisinden başka aynı partili başka bir kişinin başkan olmasını istemez. Ona biat edecek ve Mustafa Gül’den vazgeçeceksen görüşebilirim”

* Sen ne cevap verdin?

* “Cehenneme kadar yolları var. Ak Parti’ye gelişlerine benim karar verdiğim ve onayladığım kişilerin kuklası mı olacağım” dedim. Hemen akşamı yaptığımız bir görüşmede Teoman Kara benim Mustafa Gül teklifime yüzü kıpkırmızı ve damarlarını şişirerek şöyle karşı çıkıyordu. “Ak Parti yasak ilişkilerin aklanacağı bir yer değildir. Mustafa Gül bu odadan giremez ve adayımız olamaz” Hemen ardından da Ahmet Güler “Başkanım Mustafa Gül adına birçoğumuz karşıyız. Teoman bunu anlatmak istiyor. Şahsen ben de kesinlikle onun aday olmasını istemiyorum. Gül’ün fotoğrafları Hürriyet Gazetesinde bile çıktı. Bunu nasıl sahiplenebiliriz” dedi.

* Zafer Yaman nasıl bir tavır aldı?

* “Allah var hakkını teslim etmeliyim. Bırak başkalarını sen adayımız ol seni destekleyelim” dedi. Ama o günlerde Kemer’de kazanabilecek iki kişi vardı. Hasan Şeker ve Mustafa Gül. Ve ben ne ilçe başkanı olarak ne de belediye başkan adayı olarak kaybetmeyi göze alamazdım. “Kesinlikle Mustafa Gül yoksa ben de yokum” dedim.

* Kimler Mustafa Gül’e olumlu baktılar?

* Avukat Mustafa Muzaç “Öncelikle Mustafa Gül gelsin ve kayıtlı üyemiz olsun. Sonra yönetime sunar ve gereğini yaparız” dedi. Ama bunu riske atamaz ve aday edilmemesi durumunda Gül’ün adının kirletilmesine razı olamazdım. Çünkü yönetim bir kukla olmuş ve dışarıdan yönetiliyordu. Bunun dışında Kazım Mamati, Sadullah Demir, Derici Hüseyin, Çamyuvalı soyadı Ural olan arkadaşım beni desteklediler ve ‘Gül ile kesin kazanabiliriz’ dediler. Kahraman Bey her zamanki gibi ılımlıydı.

* Karşı çıkanlar kimlerdi?

* Aklıma geldiği kadarıyla ve öncelikle, Yusuf Uras talimatlı Teoman Kara, onunla beraber Ahmet Güler. Onların desteğiyle ve Hasan Şeker talimatıyla Halim Altun ile Zafer Yaman. Zafer’in destekçileri Kuzdere’den Mermerci Hıdır, Kömürcü Hasan Civan ve Mustafa Köylüoğlu, kendisine siyasi gelecek sağlamaya çalışan Eczacı bir arkadaş kesinlikle karşıydılar.

* Başka kimse var mıydı?

* Bir de Memduh Talih vardı siyasi gelecek peşinde koşan, Başbakanın Rizeli olduğunu ve halkın ona Türkiye’yi teslim ettiğini unuturcasına şöyle dedi. “Kemer’i birkaç Rizelinin çıkarlarına mı teslim edeceğiz” Oysa o Rizelilerin tek amacı vardı. Kemer’de Belediye’yi Ak Parti’nin alması ve Başbakan’a verdiğimiz sözü tutmak.

* Sonra ne oldu?

Zafer Yaman; “Sen bu ilçede yalnızsın, biz ayrılırsak bu partinin de pili biter. Onun için ya aday olacağını açıkla ve yönetimden uzaklaş, ya da istifa et”

* Ertesi akşam yönetim kurulu toplantımız vardı. Bir arkadaşım beni aradı ve “Soydabaş, bu akşam toplantınız var. Senin istifanı isteyecekler. Sakın kabul etme ve onların istifa etmesini iste” dedi. Şaşırdım kaldım. Akşam oldu ve yönetim kurulu guruplar halinde gelen üyelerle beraber toplandı. Herkes bir fiskos içindeydi. Zafer Yaman yanıma geldi ve bana sessizce “Başkanım senin bu partiye maddi ve manevi çok hakkın geçti. Ya adayımız ol seni destekleyelim ya da istifa et” dedi ve ekledi. “Sen bu ilçede yalnızsın, biz ayrılırsak bu partinin de pili biter. Onun için ya aday olacağını açıkla ve yönetimden uzaklaş, ya da istifa et” dedi.

* Sen nasıl davrandın?

* Büyümesine yardımcı olduğum bir ağacı mı kesecektim, bir bebeği mi katledecektim. Ya da bu yönetimle mi sırt sırta mücadele edecektim. O an istifa kararı aldım ve gayri resmi olarak yönetime açıkladım. İl Yönetimi’ne bildireceğim ve ayrılacağım dedim. Bazı arkadaşlarım üzülürken birçoğu ‘Çakı bulmuş çocuk gibi’ seviniyor ve birbirlerini kutluyordu.

* İl yönetimi nasıl davrandı?

* İl Başkanımız Hamza Taş Bey yüzeysel olarak karşı çıktı ve ‘istifa etme’ diyerek engellemek istedi. Ancak ok yaydan çıkmıştı bir kere. Dışarıdan yönetilen bir kurulun başkanı olarak kalamazdım.

* Sonraki gelişmeler hakkında bilgi verir misin?

* Zafer Yaman İlçe Başkanı olarak atanmış herkes ve herkes mutlu olmuştu. Kemer’den Mustafa Gül adı siliniyordu. Yusuf Uras Kemer’de kendisinden başka Ak Partili başkan görmeyecek ve

GATAB’ı eline geçirebilecekti. Hasan Şeker de Anavatan Partisi ile yeniden Kemer Belediye Başkanı olacaktı.

* Yaşar Mamati Bey ne dedi bu duruma. Genel Başkan ne dedi?

* Aceleci davrandığımı ve hata yaptığımı daha sonra idrak ettim. Bir çeşit siyasi acemilik ve sözde delikanlılık yapmıştım. Yaşar Mamati Bey bir kez daha yıkıldı. Hemen beni aldı ve Genel Başkanımız ve Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a götürdü.

* Nerede görüştünüz?

* Başbakan’ın uçakla Ankara’dan İstanbul’a gideceği bilgisini aldık. Akşam da olsa görüşürüz diyerek Antalya’dan İstanbul’a yola çıktık. Aracımda Yaşar Amca ile birlikte oğlu Kazım Mamati’de vardı. Tam Afyon’a geldiğimizde programın değiştiğini ve birkaç saat sonra Konya’ya uçacağını öğrendik ve Konya yoluna yöneldik. Konya Havaalanına vardığımızda uçağı yeni gelmişti. Piste doğru yöneldik. Karşılama Heyeti onu merdivenin dibinde beklerken o bize merdivenden el sallıyor ve ‘Hayrola burada ne işiniz var’ şeklinde el işareti yapıyordu.

* Vay canına, sonra ne oldu?

Başbakan; “Tercihiniz benim onayımdan geçerdi. Niye aceleci davrandınız ki. Neden bana danışmadın Başkan. Cep telefonumun olduğu birkaç ilçe başkanından birisisin. Gemiyi en son kaptan terk eder”

* Heyetten sonra bize yöneldi. Tokalaştık, Yaşar Amca ‘Çok önemli’ dedi sessizce. Hemen bir salon açıldı ve içeri girdik. Başbakan tekli koltuğa, Yaşar Bey ve Kazım ikili koltuğa oturdu. Diğer koltuk uzaktaydı beni yanına çağırdı ve dizinin dibine çöktüm. Konuyu kısaca anlattım. “Tercihiniz benim onayımdan geçerdi. Niye aceleci davrandınız ki. Neden bana danışmadın Başkan. Cep telefonumun olduğu birkaç ilçe başkanından birisisin. Gemiyi en son kaptan terk eder” dedi. Biraz daha etraflıca anlattım ve Memduh Talih’in ‘Birkaç Rizeli’ ve Zafer Yaman’ın ‘Sen istifa etmezsen biz ayrılırız’ ile başlayan cümlelerini aktardım. “Bunları sen seçmedin mi. Desene ki Kemer’i kaybedeceğiz?” dedi. “Kazanmanın yolu Mustafa Gül” dedim. Düşündü. “Tamam, çözeceğim, partiden istifa etme” dedi ve ayrıldık.

* Ama çözülmedi değil mi?

* Partinin kazancından çok şahsi kazançlarını düşünenler bu defa Turizm Bakanı Erkan Mumcu’yu da yanlarına alarak ve Erkan Mumcu’nun ‘Selami Minta ile kesin kazanacağız’ garantisi ile yukarı gitmişler. Bu haber bana Sayın Başbakan’ın çok çok yakını ile geldiğinde kendisine “Erkan Mumcu geleceğin Anavatan Partisi’ni şekillendiriyor. İsmail Minta sekiz yüz oy bile alamaz. Bakanın niyeti Anavatan adına Hasan Şeker’in kazanmasıdır” dediğimde bana cevaben “Olsun eğer kaybedersek senin elin daha çok güçlenir ve tekrar İlçe Başkanı olarak geri dönersin” dedi. O an partiden de ayrılmam gerektiğini anlamıştım. Siyaset bana göre değildi…

* Evet, daha sonra Mustafa Gül MHP’den aday oldu. Sen Ak Parti’den ayrıldın ve onu desteklemek için MHP’ye geçtin. Neden MHP Meclis Üyeliği sıralamalarda değil de son sıradaydın?

* Asıl olan Kemer’de yeni bir şeyler yapmaktı. Asıl olan o gün“Ak Parti’den bir şey olmaz” diyen belediye başkanının kaybetmesini sağlamak ve eski bir tecrübeyi yeni bir heyecan ile işbaşına getirmekti. Asıl olan Mustafa Gül’ün kazanmasını sağlamak ve zaman içerisinde Ak Parti’ye geçirerek Kemer’in iktidarın nimetlerinden ve hizmetlerinden faydalanmasını sağlamaktı. Onun için benim kaçıncı sırada olmamın ne önemi vardı ki.

* Ama Mustafa Gül kazanamadı.

* Evet, az bir oyla kaybetti. Ardından da Kemer kaybetti. İsterdim ki hiç olmazsa Hasan Şeker iktidar partisine geçsin ve Kemer için iyi şeyler yapılsın. Ama o da bunu yapmadı.

 

 

rLY

* İlginç değil mi. Seçiliyove iktidar partisine geçmiyor. Bir sonraki seçimlerde iktidar partisine geçiyor ama seçilemiyor.

* Evet, sen ve ben o seçimlerde Mustafa Gül’e karşı Ak Parti ve Hasan Şeker için yazılar üretmiştik. Ama Ak Partili Yusuf Üras’ın maddi ve manevi desteği ile MHP’li Mustafa Gül ‘Kemer Belediye Başkanı’ olmuş ve Ak Parti bir kez daha Kemer’de yerel seçim hezimeti yaşamıştı.

* Mustafa Gül biraz ballı bu konuda. Son yerel seçimlerde de Ak Parti’den Belediye Başkan Adayı olan Yusuf Üras’ın kaybetmesi için senden sonraki Ak Parti Kemer İlçe Başkanı Zafer Yaman destek oldu Mustafa Gül’e. Hem de beraber hareket ettiği bazı yönetim kurulu eski üyeleri ile.

* Bu seçimleri uzaktan izledim. Mustafa Gül sadece bu hizmeti yaptığı için bile Cennet ile ödüllendirilecektir.

* Hangi hizmetten bahsediyorsun?

* “Kemer’i Yusuf Üras’tan kurtarma hizmeti” Adamın gömlek manşetleri bile kendi adının soyadının baş harflerini taşıyordu. Gördüğümde kusmak istedim ve kendimi suçladım onu Ak Parti’ye çağırdığım için. Ve bu vebalden de kurtardı beni Mustafa Gül.

* Seçilseydi Kemer’in Belediye Başkanı iktidar partisinden olacaktı ama kaybetmesi Kemer’in zararına olmadı mı?

* Şahsen beni istifaya zorlayan ‘onun adamları’ dediğim kimselerin bu defa onu satmaları Takdiri İlahi olsa gerek. Bu anlamda öncelikle mutluyum. Şimdi belki vicdan muhasebesini yapıyordur bana attığı kazığın. O karşı çıkmasaydı ve yönetim kurulumu etki altına almasaydı Kemer şimdi her türlü sorunlarını çözmüş olarak çok farklı yerlerdeydi.

* Sen bunda haklısın ama ‘Kentin Belediye Başkanı İktidar Partili olmalı’ tezin gereği Yusuf Üras seçilmesi Kemer için daha iyi olmaz mıydı?

* Olmazdı. Adam artık zarar vere vere ilerliyor ve önüne geleni yok ediyordu. Aslında onun tercih edilmesini bile sorgulamamız lazım. Büyük bir hata oldu onun tercih edilmesi partisi adına. GATAB Başkanı olarak yaptıkları ortada. Diğer taraftan o seçilmediyse hazır seçilmişi var ve Kemer’i iktidarın nimetleri ile doyurmak istiyor. Neden buna engel oluyorlar ki.

* Nasıl?

Mustafa Gül Ak Parti’den onayı daha 1. Kongre sırasında almıştı. Daha sonra Ankara’da, İstanbul’da, Trabzon’da, Rize’de gayri resmi olarak bu onaylar tekrarlandı.

* Bak Sevgili arkadaşım. Şuradaki fotoğrafları bir incele. Hatta o günlerde bizi takip eden Sevgili Meslektaşın Semih Köken Bey’e de sor. Kendisi Ak Parti 1. Kongresi’ni Ankara’da izledi ve haber yaptı. Mustafa Gül Ak Parti’den onayı daha 1. Kongre sırasında almıştı. Daha sonra Ankara’da, İstanbul’da, Trabzon’da, Rize’de gayri resmi olarak bu onaylar tekrarlandı. Konu hep birilerinin gazetelere servis ettiği ‘Özel Hayat’ üzerine getirildi ve soğutuldu. Ne oldu. İktidar Partisi Kemer oylarından, Kemer’de İktidar Partisi hizmetlerinden oldu.

* Ne yapılması gerek sana göre?

* Mustafa Gül’e hakkını teslim etmek gerek. Bu arada onun şimdi böyle bir talebi olup olmadığını bilmiyorum. Bildiğim tek şey iktidarda hangi parti varsa, kenti yönetenlerin de o partili olmaları

gerektiğidir. Zaten o tezim gereği Hasan Şeker Beyi de davet etmiştim. Hatta daha sonraki bir seçimde Sayın Gül’e karşı onu desteklemiştim. Kısacası halk yerel yönetim için iktidar partisini tercih etmeli. Ancak bu hâlihazır veya şu anda yetişecek yeni bir yerel siyasetçi ile olmaz. Artık Mustafa Gül istemediği müddetçe kimse onun yerine seçilemez.

* Ak Parti İl Başkanı ‘önümüzdeki yerel seçimde Kemer’i alacağız’ diyor ama.

* Saygı duyuyorum. Ancak ondan önceki seçimlerde de ondan önceki Sayın İl Başkanları aynı cümleyi kurmuştu. Bakın Antalya Bütünşehir statüsüne geçince Mustafa Gül ne yaptı. Beldelerin belediye başkanları veya sevilen meclis üyelerini etrafına topladı. Bu beldelerde halk ile kucaklaştı ve en önemlisi bu ilk dönemi başkan olarak geçiriyor. Tecrübe kazanıyor. Kim çıkacak onun karşısına.

* Size göre karşısına çıkacak kimse yok mu?

* Olmaz mı? Macerayı seven bir milletiz. Kendi kesemiz olsa harcamayız ama sırf bencilliğimizden kazanamayacağımızı bile bile aday olur ve hem partinin hem de partililerin hakkını sömürebiliriz. Hele iktidar partisi adayı olmuşsan Cennette bile gitmekten iyidir bazıları için. 2004 yılını bir düşünelim. Saygı ve selam ile andığım bir Hasan Şeker Bey, bir Necati Topaloğlu Bey neredeler. Hakkımı helal etmesem bile gücünü iyi kullanabilenlerden Yusuf Üras nerede. Yine aynı değerdeki Ahmet Can Bey zaten Mustafa Gül’ün ekibine değer katıyor. Geriye kim kaldı.

* Sonuç olarak ne yapmak lazım?

“Önce Kemer ve Kemer Halkı” diyebilmek lazım ve en önemlisi bunu laf olsun diye söylememek lazım.

* Ak Parti’nin Mustafa Gül Bey’i Kemer Belediye Başkanı olarak partisine katması, Kemer ve Kemer Halkı için hızlandırılmış hizmetler yapması lazım. Gönülleri alması lazım, dargınlıklardan, kırgınlıklardan uzak bir İlçe Yönetimi kurması lazım, bunun Belediye Başkanı ile çok iyi çalışmasını sağlamak lazım. “Önce Kemer ve Kemer Halkı” diyebilmek lazım ve en önemlisi bunu laf olsun diye söylememek lazım.

* Aklımı kurcalayan bir konu var, aslında biliyorum ama sana sormak istiyorum ve sadece izin verirsen yayınlayacağım?

* Buyur sor cevap vereyim.

* Sen istifa ettikten sonra Ak Parti aleyhine yazılar da yazdın. Şimdi neden bu ilgi?

* Aksine yazman şartı ile anlatayım. Doğru söylüyorsun. Hatta dahası kendi adımın dışında başka isimlerle de yazdım. Hem de ciddi ve okunurluğu yüksek gazete ve sitelerde. Bunu birçok arkadaşım da biliyor. Bunun iki sebebi var. Birincisi şahsi bir durum. Sayın Genel Başkan ve Başbakanımızın o ziyaretleri sırasında verdiği sözlü talimatın aksine gelişen durum karşısında bizzat yüzüme karşı verdiği sözün dışında bir karara imza atılmasına içerledim ve insani bir zaafla hareket ettim. Yani ‘onlar beni istemiyorlarsa, ben de onları istemiyorum’ durumu…

* İkincisi nedir?

* Kırmızı Halı Sendromum. Açılım adı altında bebek katillerine verilen taviz ve haklar birçokları gibi beni de çileden çıkarmıştı ve öncelikle Ak Parti’den kurtulmamız gerektiği inancı ile mücadele ettim ve diğer partilerin lehine yazılar yazdım.

* Şimdi durum değişti mi?

* Bana göre ve birçoklarına göre değişti. Ak Parti’nin bunu daha büyük bir Türkiye mozaiği için yaptığına inanıyorum. Onlar kırmızı halıda yürüyenlerin Kürt Halkı’nı temsil ettiğini düşündüler ve verilen tavizler karşılığında dağdan ineceklerini, teslim olup hesap vereceklerini umdular. Bir çeşit

barışma yaşanacaktı doğu ile batı arasında. Ancak aldatıldıklarını anladılar ve önlem almak durumunda kaldılar.

* Ama orada halk da çile çekiyor.

* O katiller biraz da bazı güçlerin aymazlığından istifade ederek o toprakları silah deposu haline getirdiler ve ortalığı kan gölüne çevirdiler. Bu durumda devletin buna karşı koyması ve Kürt Halkı ile katiller arasına bir çizgi çekerek onları bir birinden ayırması gerekiyordu. Şimdi bu günlerdeyiz. En dost bildiğimiz ülkelerin bile o toprakları bölmek için verdiği mücadele karşısında bizlerin daha da birbirimize sarılmamız gerekiyor. Bildiğim kadarı ile sen de Kürt bir kardeşimsin. Aramızda şimdiye kadar bu ayrım dillendirildi mi veya sen Kürt, ben Türk isem bu bizi karşı karşıya getirir mi?

* Ak Parti ak kaşık mı yani?

* Kesinlikle değil. Ancak yol uzun, kalabalık ve meşakkatli. Her türlü suiistimale açık. İnsani zaaflar ön plana çıkınca her şey olabiliyor ve bunların hesabı bilerek veya bilmeyerek ileri tarihlere kalabiliyor.

* Fethullah Gülen hakkında ne düşünüyorsun?

* Düşün ki baş tacı yapılan, Kuranı Kerim elinde gözyaşı döken ve insanları kandıran o adam ülkeyi eline geçirmek için neler yapmış yıllarca. Ak Parti’nin onun sayesinde iktidarda olduğunu düşünsek bile bu pervasızlığın otaya çıkması da yine Ak Parti sayesinde olmadı mı? İsteselerdi yine bu yol arkadaşlığına devam edebilirlerdi. Onca kişiyi karşısına almak az cesaret midir?

* TÜRGEV hakkında düşüncelerin nedir?

* Hiçbir hareket parasız ve hamisiz yapılmıyor. Mesela; “Eskiden çok param vardı, sağlık sigortalarım vardı ama ben hasta olmuyordum. Ticari sıkıntı yaşadım, paramla birlikte sağlık sigortalarım da bitti. Ama ameliyatlar da dâhil birçok hastalık baş gösterdi” Gülen hareketinin elindeki gücün daha büyüğünü kurmak ve aynı zamanda okuyan talebeler ile ilgili kesinti yaratmamak böylesine büyük organizasyonlar sayesinde olabilirdi. Tabii ki eksik veya kayırma söz konusu olabilir ama unutmayalım ki yıllardır her hücremize yerleşmiş bulunan bir kanserin tedavisi söz konusu ve bunu acilen bertaraf etmek durumundasınız.

* Anladığım kadarı ile boş durmamışsın. Bilhassa genel politikalar konusunda seninle ters düştüğümüz çok nokta var ama haklı olduğun konular da az değil. Son sözünü alarak konuyu bağlamak için izin istiyorum.

* Yazacak, anlatacak o kadar çok şey var ki. Son sözüm yerel yönetimlerin genel yönetimler ile aynı partilerde olması ve hizmetin kesintisiz olmasının sağlanmasıdır. Bu bilhassa turizm kentleri için olmazsa olmazdır. Bu anlamda iktidar partisi genel yönetimin imkânlarını hak eden Kemer Halkı için bir şeyler yapmalı, aday belirleme sürecinde liyakatsiz ve seçmenin itibar göstermediği adayları tercih etmesinin suçunu bölge yaşayanlarına yüklemeden bir çözüm bulmalıdır.

* Aklıma şimdi geldi. Bülent Arınç, Hüseyin Çelik gibi partinin ağır topları şimdi bilhassa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı suçlar nitelikte açıklamalar yapıyorlar. Bunlar hakkında düşüncelerin nedir?

* Her ikisinin de Gülen Cemaati’ne yakın kişiler olduğunu biliyoruz. Hatta bunun dışında Hüseyin Çelik’in çok yakın akrabaları PKK içerisinde ileri görevlerde olduğunu gazetelerden çok okuduk. Belki de Ak Parti içinde kırmızı halı mimarları bunlardı ve devre dışı kaldıkları için kazan kaldırdılar. bunların sözüne itibar etmeden birlik ve beraberlikte buluşmalıyız. LYYY MLLHH MMLMML MLLHH LYYY LY

Etiketler:

EN SON HABERLER

© 2020 KEMER HABER Tüm Hakları Saklıdır ~ İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Reklamı Gizle
Reklamı Gizle