Yüreğin Mezadı…kaç akçe ki

Semih Köken

deniz@porsuk.net

“Şeb-i yelda’yı müneccimle muvakkit ne bilür.
Mübtelayi gam’a sor kim geceler kaç saat.
Fuzûli
Şeb-i Yelda: yılın en uzun gecesi.
Muneccim:geleceği bilen kimse.
Muvakkit:eskiden zamanı bildiren kimse.
Mübtela-i gam: hüznün tiryakisi.”(fuzuli)
Ah be fuzuli gammı koyma yüreğime
Anlamam ki !!
Ne yazarsan yaz,okumasını bilemem ki…

Yüreklerdeki ağlayışa mendil uzatan olur mu?
Nereden bileceklerdi ,sessiz ağlayışın bir hikayesi olduğunu.
Dilinde kelimeleri ezber yapmışlara
Ne anlatacaksın ki! Seni dinlese ne olur ki.
Senin hüznü gammına ortak olacak
Gözyaşlarından başka kim bulunurdu?

Herkesin sevdası elbette yüreğinde gizlenmemiş miydi?
Çekip çıkarmak kimim haddiydi ki.
Suskun dudakların ardına hapsedilmiş
Dilin suçu neydi ki!
Ya !! dökseydi birktirdiklerini?
Yorulmazdı konuşmaktan.
Mamafih dermansız gecelere gebe kalırdı ya…
Kim anlamış çirkin leylaya olan sevdasını ,Mecnunun.

Hastaların gecelerine merhem olacak mıydı?
Sabaha varacak mıydı ki ?
Nefesinden çıkan sıcak buhar ,
çok tan
Soğumuştu ya…
Hala suskunluklara “deli “denilmiyor muydu?

Deli olacak kadar kim akıllıydı ki! Bu fani hayatta…
Ah deliler
Oysa…
Bir deliler
Bir de çocuklar sevebilir di.
Samimi ve adam gibi!

Sen sevmeyi tende sananlara kanma sakın.
Sevmek neydi?
Ya Aşk!!?

Fuzuli anlatsa anlamazsın
Mevlana dökülse dinlermisin?
İlahi aşkı ruhuna kabuk etmezsin ya…
Sonra da kalkar “Aşk nedir “diye sevdalıları yormaktasın.

Kul ,bilmez ki nasıl sevdiğini ya da nedenlerini …
Aşk, öylece düşü verir ansızın..
Öyle derinden bakışı falan olduğundan değil,
Güzelliği dillerde dolaştığın dan hiç değil.
Lakin yüreğe bir nazlı nazlı süzülüşü var dı ki…
Davet edilmiş miydi!?
Kime ,ne ki!
Aşkı getirip koymamış ve de,
Yakmamamış mıydı ?
Küllenmeyecek sevdayı,
Yüreğinin bahçesinde…
Gerisi ,olmayan hayata ,atmamış mıydı kalbini!
Şimdi anlayabildin mi !!
çirkin leylayı,
Nasıl deli gibi sevdiğini”mecnunun.”

Anlatsan ,Uzun gecelerin sırrını kim anlarki.
Mübtelayı gam var oldukça.
Müneccime sorsan ;”cevabı yüreğinde”der ki.
Aşkın alevi sardığında
Mevsimler kuraklaşmaz mı ki!!
Ayların ,ayarını yapana aç kalbini…

Dinle seherde öten sevda bülbüllerini.
başın altında yastık …
yorgan üstünde kaldığında mı anlayacaksın ki .!!!
Secdeye varmayan alnına ne yazıldığını??
Kadere sormadan yaşamaktır.
Aşkı ,avuçlarında kor ateş misali tutarken.
Nefesine bir dua eklemeden yaşanmaz olur ki…
Her ezanda ilahiye yalvaran ruhuna bir
Şifa olmaz mıydı?
Mescidi nebeviye de ağlamak …

Son arzuna eklediğin şiir olacak ,
Aşkına verdiğin mirasın.
Susupta anlatamadığın
Arzu edipte yaşayamadığın
Bir kere hellalimsim diye koklayamadığın
Ruhunun acısına merhem olan gülüşüne yazdığın şiirini okuduğunu duyabilecek miy di? yüreğin!!

Ruhlar ve yürekler ölmez bimezmisin.
Aşkın var olduğu yerde azrail dolaşmaz ki!!
Şimdi sor bakalım;uzun gecelerin saatlerini…muvakkit bilmez ki.
Kime sormalıydı..cevabı olmayan soruları?
Kime istersen değil
Kimi yaktı ise …aşkın alevi!!
Sadece sabaha varamayan
Gecenin karasına sor?
Güneşe karasevdalı olupta göremeyen
Gece bilir.
Ya da ilkbahara melankoli sonbahara sor?
Alacağın cevaba hazır oldun isen sor!

Gecenin aşkına
Baharın sevdasına inanacaksan sor!
Yoksa bırak suskun kalsın
Gecelerin ağlaşı…
Kavuşamayan tüm sevdalılara hediye olarak kalsın.
Karanlığın hıçkırıkları, birde bu gözle bakmayı sor!
Aşkı yaşayana
Sevdayı çekene sorma sakın…
Anlatacakları uzun kelimeleri yok onların.
Sadece malihülyaları var onların.
Biamansız….

Ne yanar kimse bana âteşî dilden özge, ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı.(fuzuli)
Sevgilerimle
Tülay