Hoşgeldiniz  

1-7 EKİM 2020 CAMİLER VE DİN GÖREVLİLERİ HAFTASI (CAMİ VE İLİM)

SEMİH KÖKEN | 30 Eylül 2020 | Gündem A- A+

Diyanet İşleri Başkanlığımız tarafından 1986 yılından itibaren 1-7 Ekim tarihleri arasında Camiler ve Din Görevlileri Haftası farklı etkinliklerle kutlanmaktadır. Bu haftanın kutlanmasından maksat, halkımıza camilerin toplum hayatındaki önemini hatırlatmak, halkımızın camiler ile daha sık ve olumlu ilişki kurmasına vesile olmaktır. Bu kapsamda hafta münasebetiyle vefat eden Din görevlilerimiz ve hayırseverlerimiz için hatimlerin okunması, mevlit programı düzenlenmesi, camilerin bakım, onarım ve temizliğinin yapılması, toplumun dezavantajlı kesimlerine yönelik etkinliklerin yapılması, Diyanet Radyo ve Diyanet TV’de hafta ile ilgili programların yapılması, kitap okuma etkinliği gibi benzeri programlar icra edilmektedir. Bunlara ek olarak hayırsever vatandaşlarımıza ve görevinde başarılı din görevlilerimize plaket takdim edilmekte, haftaya özel hutbe okunmakta, vaazlar verilmekte ve yine haftaya özel bir konu belirlenerek, bu konunun hafta boyunca Din görevlilerimiz tarafından ayrıntılı bir şekilde halkımıza anlatılması sağlanmaktadır.


1-7 Ekim 2020 Camiler ve Din görevlileri haftasının bu seneki teması, “Cami ve İlim“ dir. Camilerimiz, İslam medeniyetinin kalbi, merkezidir. Kur’an –ı Kerim’de, yeryüzünde inşa edilen ilk mescit olarak Kâbe’den bahseden ayet-i kerime, aynı zamanda insanoğlu için hayatın başlangıcıyla caminin tarihinin kesiştiği gerçeğini beyan ederek önemli bir hakikate ve büyük bir hikmete dikkat çekmektedir. Nübüvvetin son ve evrensel temsilcisi Sevgili Peygamberimiz (S.A.V) de Mekke’de İslam’ın tebliğ merkezi, müminlerin sığınağı ve mescit olarak Erkam’ın evini belirlemiş, Medine’ye hicret ettiğinde ise ilk işlerden birisi olarak Mescid-i Nebevi’yi inşa etmiştir.
Mescid-i Nebevi ihtiyaçların karşılandığı, sorunların çözüme kavuşturulduğu, kimsesizlerin himaye edildiği, bireysel ve sosyal düzlemde her türlü mesele ile ilgili istişarelerin yapıldığı, kararların alındığı bir merkez olarak görev ifa etmiştir. Bütün bu fonksiyonlarıyla beraber Mescid-i Nebevi’nin en önemli işlevi, edep, adap, ilim ve irfanın müminlere aşılandığı bir mektep(okul) oluşudur. İnsanlığa, Peygamber Efendimiz (S.A.V) tarafından örnek olarak gösterilen güzide sahabe topluluğu bu mescitten yetişmiştir. İslam’ı öğrenmek için gelen kişi ve gruplara Peygamber Efendimiz, dini bu mescitte öğretmiş, uygun zaman dilimlerinde ashaba orada dersler vermiş soruları mescitte cevaplamıştır. Dolayısıyla bizzat Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in uygulamalarıyla mescit ve camiler her düzeyde ilmi faaliyetlerin yapıldığı önemli bir bilgi ve tefekkür merkezi olmuştur. Peygamber Efendimiz (S.A.V), bir gün mescide girdiğinde bir kısmı tilavet ve dua ile bir kısmı ilimle meşgul olan iki topluluk görünce, her iki grubun da hayırlı bir işle meşgul olduğunu ifade ettikten sonra “ Ben muallim (öğretmen) olarak gönderildim“ buyurarak ilimle meşgul olanların yanına oturmuştur. Söz konusu rivayet ve uygulamalar mescitlerin ibadet merkezi oluşunun yanı sıra aynı zamanda ilim merkezi oluşunu da vurgulamaktadır. Bu bağlamda önemli bir örnek de Mescid-i Nebevi’nin bir bölümünde ikamet eden ve sürekli ilimle meşgul olan Ashab-ı Suffe’dir. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in her daim yanında bulunan, O’na sorular sorarak pek çok meselenin açığa kavuşmasına vesile olan Ashab-ı Suffe ile beraber Mescid-i Nebevi, zamanla sistemli bir eğitim-öğretim müessesesine dönüşmüştür. Nitekim Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Mesud başta olmak üzere fıkıh, tefsir, hadis gibi ilim dallarında önemli isimler olarak öne çıkan birçok sahabi de Suffe’den yetişmiştir. Diğer yandan Mescid-i Nebevi’de Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in mescitte eğitim-öğretim amacıyla düzenlediği meclislere erkeklerin yanı sıra kadınlar da yoğun olarak katılmışlardır. Hatta kadınlar Peygamber Efendimiz(S.A.V)’den mescitte ilim öğrenmek için kendilerine özel bir gün tahsis edilmesini istemişler, Allah Resulü de özel bir gün belirleyip vaaz ve nasihat ederek onların eğitimleriyle meşgul olmuştur. Böylece Asr-ı Saadet’ten itibaren mescit ve camiler sadece ibadet mekânı olarak düşünülmemiş, bilgi, hikmet ve irfan merkezleri olarak varlığını devam ettirmiştir. Medrese ve Mescit bir bütün olarak düşünülmüş, Kelam ve Fıkıh gibi İslam düşüncesinin önde gelen disiplinlerinin önemli ekolleri mescit merkezli olmuştur. Bu bağlamda İmam-ı Azam Ebu Hanife, İmam-ı Şafii, İmam-ı Malik, Ahmet b. Hanbel ekollerini mescitte oluşturdukları ilim halkalarıyla genişletmişlerdir. Bu bağlamda Mescid-i Nebevi’yi İslam dininin ilk üniversitesi olarak değerlendirebiliriz.


İslam inancı ve düşüncesinde cami ve üniversitenin bütüncül bir bakış içerisinde ele alınması oldukça önemli, özgün ve hayati bir yaklaşımdır. Böylece Müslümanlar, ibadet ile ilmi birlikte düşünmüşler, ilimle ilişkilerini; ibadet anlayışı, kulluk bilinci, sorumluluk duygusu ve güzel ahlak ekseninde kurup geliştirmişlerdir. İlmin rehberliğinde her alanda insanlığa faydalı olacak çalışmalar yapmayı kulluk sorumluluğu kabul ederek kısa sürede Din, Matematik, Tıp, Felsefe, Fizik, Kimya, Astronomi gibi ilmin bütün dallarında büyük bir müktesebat oluşturmuşlar, binlerce eser telif etmişler ve tarihe yön veren buluşlar gerçekleştirmişlerdir. Bunun sonucu olarak Müslümanlar, ilmi; hayatın içinde ve sosyal gerçekliklerden koparmadan, çağının meselelerini dikkate alan bir yaklaşımla ele almışlar, bilgiyi güç devşirmek ve zulüm için değil, insanlığın huzur ve selameti için kullanmışlardır.
Yüce Allah’ın Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e ilk inzal buyurduğu Alak suresinin ilk ayetlerine “Oku” emri ile başlaması, insanın yaratılışından, bilgi ve kalemden bahsetmesi, yüce dinimiz islam’ın ilme ne kadar büyük bir önem verdiğini bizlere göstermektedir. Aynı şekilde kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in insanın varlığı ve hayat serüvenini izah eden, tabiatı ve evreni tefekküre davet eden, hayatın gayesi, ahiret ve varoluşun hikmetini beyan eden; akletme, tefekkür, tedebbür ve tezekkürü vurgulayan ayetleri; ilim, ibadet ve güzel ahlak bütünlüğü ile sağlam bir inanç, şuur ve kişilik oluşturmaktadır.
Bugün Müslümanlar olarak hep beraber camilerimizin tarihten gelen bu asli fonksiyonlarını canlı tutmalı ve daha da ileriye taşımalıyız. Din görevlilerimiz, camilerinde vaazlarıyla, hutbeleriyle, cami dersleri, akaid, fıkıh, tefsir, hadis sohbetleriyle, camilerinde Kur’an Öğretimi ve benzeri çalışmalarıyla camilerimizin asli fonksiyonlarını icra etmeleri konusunda hizmet etmelidirler. Halkımız da Peygamber Efendimiz (S.A.V) zamanında olduğu gibi erkekler, kadınlar, gençler, çocuklar ve toplumun tüm katmanları olarak camilerimizde kılınan beş vakit namaza, yapılan vaaz, sohbet ve cami derslerine katılmalıdırlar.

Recep BALABAN
Kemer İlçe Müftüsü

Etiketler:

EN SON HABERLER

© 2020 KEMER HABER Tüm Hakları Saklıdır ~ İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Reklamı Gizle
Reklamı Gizle